18 Mart 2011

Erotik Resimler Çekip 'Arkadaşlık' Sitelerinde Yayınlamak

     Kompleks bir hayatın getirdiği başlıca sorunlardan biri, düzensiz bir hayattır. Eminim her insan böyle düzensiz, boktan, sıkıcı, zaman zaman benliğinden nefret ettirici fakat ironik bir manzarayla, içinde bir tutam mutluluk barındıran günler geçirmiştir.
     
     Erkeklerin kadınlardan farklı olarak (kişisel bakım ve onarım) böyle günlerde evinde bilgisayar ve internet bulunduruyorsa şayet en çok yaptığı şey net surfingtir. Ve tabiî ki artık farz olmuş, herkesin herhangi bir arkadaşlık sitesinde üyeliği olduğuna göre en iyi alternatif bu sitelerde takılmak gibi duruyor. Biliyorum, tümdengelim gittikçe sivrileşiyor ama bir şey daha eklemek istiyorum: yalnızlık. Evet, bu manzaraya yalnızlık da eklediğimiz zaman istediğim profil ortaya çıkıyor.
     
     Asıl konu bu değil. Bunlardan bahsediyorum çünkü her erkek böyle günlere hayatının bir evresinde az da olsa sahip olmuştur. Ah keşke mağara adamıyla zaman değiş tokuşu yapabilme şansım olsaydı. Aman ha diyeyim, böyle günlerde dikkat edin! Çünkü en zayıf anlarınızdan biri olacaktır hiç şüphesiz. Bir ‘çünkü’ daha, yalnızsınız, yapacak bir işiniz yok ve hayatınızdaki olumsuzlukların yanında getirdiği duygusal zayıflık sizi yer bitirir. Artı, sen bir erkeksin. Sağlıklı isen libidonu, istenmeyen bir hamilelikten dolayı yıllar sonra karşına çıkarılmış zavallı çocuğa yapılan kabullenemezliği yapamazsın.
     
     Ve kadınlar… Yine… Hemen üstünden geçip (konunun) kadın katalogundan cımbızla bir kadın türü seçmek istiyorum.
     
     Şimdi, kaşar mı desem bilemiyorum. Çünkü her nedendir  bilmem -peynir de sevmediğimden değil hani- kaşar kelimesinden nefret ediyorum. Kadınlara kaşar denmesinden de hoşlanmıyorum. Kaşar kelimesini ne tür kadınlar için söylendiğini hepimiz biliyoruz. Yanlış anlamayın, bu tür kadınları kollamak, kanatlarımın altına almak istediğimden değil. Kevaşe kevaşedir. Orospu deyin tamam ama kaşar deyince ‘facepalm’ oluyorum.
     
     Her neyse sürüye katılmaktan nefret ettiğim halde bu kelimeyi kullanıp, katalogdan bir adet ‘kaşar’ seçelim.
     
     Ruhunu seks tanrısına, götünü ise müstakbel zengin koca adaylarına sırayla satmaya adamış bu kızlarımızın bahsettiğim ‘arkadaşlık’ sitelerine ayna karşında, yatak üstünde, banyoda ve benzeri, üzerinde çeşitli seks fantezileri kurulabilecek yerlerde çektikleri erotik fotoğrafları profillerine koymakla, tiksinerek söylüyorum, ‘kaşarlığın olmazsa olmazı olan misyonlardan’ birini tamamlamış olur.
     
     Gel gelelim, bu omuzları açık, bacakları piyasada, dekoltesi uzun, sekreter fantezilerinden alıntı olan üstünden kalemle dağınık bir şekilde toplama görüntüsü tadında saçlar ve optikçi yerine seks shoplarda satılması gereken gözlüklerle çekilmiş ve inkar edilmemesi gerekir ki her erkeği heyecanlandırabilecek bu fotoğraflar, yabancı bir erkeğin evine ve seks fantezileri dolu beynine teknoloji sayesinde girebilir. Çünkü gönlünde zengin, eğlenceli, zeki, esprili, yeri geldiğinde ciddi, koruyup kollayıp kıskanan, kaslı, yakışıklı, kültürlü adam gibi adam olan erkek yattığı için, ki zaten böyle bir erkeği elde etmenin zor olduğunun kendisi de farkında olup, şansından kız doğduğundan dolayı sahip olduğu amı pazarlayacak kanat elemanlar olan bacaklarını, göğüslerini, dudaklarını, saçlarını sergileme ihtiyacı duyar.
     
     Ve o an gelir bizim zavallı yalnız eleman bu kızı görüp, dudaklarını bükerek “Acaba?” deyip ekler. Şimdi bu kızı ekleyen yüzlerce kişi vardır. Oldu ki arkadaş listesine girmeyi başarıp, teknoloji sağ olsun rahatlıkla iletişime geçme fırsatı olmuştur.
     
     Çok geçmeden hüsran kapısını çalar. Anlaşamamazlık, karşılıklı isteklerin uyuşmamazlığı… İç ses sinir küpüne binip dış sese dönüşmeden önce der ki: “Yahu kızım sen bu fotoğrafları escort sitesinde yayınla madem. Sikişmeye davet eden bu fotoğrafları ne diye koydun o zaman?” Elemanın kafası karışmıştır. Kaşarımız ise şöyle der: “Sen beni ne sandın yhaaa, sen kimsin ki benimlen böle konuşuyosuuun gerizekaaalııı” der ve ‘engelle’ butonuna basar. Ahaaa şimdi de namuslu ayaklarına yattı. Kadınların altıncı hissi cidden çok kuvvetlidir, bakmayın. Adamın gözünden, bakışlarından anlar zengin olup olmadığını.
     
     Eğer ki, eleman dürüst olmayıp, arabası olduğunu, havuzlu bir villada büyüyüp daha sonra stüdyo tipi bir dairede yalnız yaşadığını, habisinin golf ve gece hayatı olduğunu, özel üniversitede tahsil gördüğünü söyleyip, ve bunları destekleyen bir takım süslü cümlelerle ifade etseydi ertesi gün yatakta o kızın bacaklarının arasında olacaktı. O kadar da dramatize etmeyeyim, kim bilir belki de o kız bizim elemanın ruhunun derinliklerinde saklı aşık olmak için elle tutulur bir şeyler bulacak ve ömrünün sonuna dek bu elemanla mutlu yaşayacaktı.
     
     Ama hayır… Ne vardır bilirsiniz dostlar: Erkek her zaman haksız, her zaman öküz, düşüncesiz, hep yalancı, hep riyakar, hep gamsız. Ama kadınlar melektir. Hepsi çiçektir. Koklanmalı, sevilmeli, okşanmalı… Değil mi? Kocaman bir ‘hayır’ daha… Oyun kuralları buysa ben oyunda yokum. Sürüye katılmıyorum. Çiçekmiş… Sulamam gerekiyorsa dölümle sularım. Bu konuda yardımcı olabilirim. Benim gibi düşünen erkekler var biliyorum, sayıca fazla hatta. Ama ne yazık ki hala bu oyunu oynuyorlar. Doğrusu, oyuna geliyorlar. Ben babası değilim. Paramı paylaşmam. Paylaşacağım bir şey varsa sikimdir. Hayır, kalbimi isteme, bu hakkı da kaybettin. Beyaz Porsche’lu prensini parmakların amında çok beklersin.
     
     Çok var böyle kadın biliyor musunuz? Artık erkeklerin üzerine çullanmayı bırakıp bu kadınları değiştirirsek, belki bu sefer her iki taraf da mutlu olur. Kadın dayanışma örgütleri bas bas bağırıyor ‘haklarımız’ diye. Sanki erkekler çok mutlu, hayatları dört dörtlük… Eşitlikten söz ediliyorsa paradan söz etmeyin. Kapayın çenenizi bir daha ‘zengin koca’ diye zırvalamayın.
     
     Ne kadar acı, mide bulandırıcı, yaşam sevincini emen ve ne yazık ki gerçek bir manzara, değil mi?
     
     Bir kadın düşmanın kin kusması diyebilirsiniz. Bilenler bilir: “But he loves you!” Hem seviyorum hem nefret ediyorum. Odi et amo et…

.   .   .